26 Haziran 2013 Çarşamba

Rahatlık ≠ Mutluluk

Mutluluk kesinlikle rahatlıkla aynı şey değil. Akşam ayaklarımı uzatmak televizyonun karşısında hiçbirşey yapmadan, rahat. Ama işte, rahatlık ille mutluluk getirmiyor. Ya da şöyle söyleyeyim, bizi mutlu eden şeylerle kolayımıza gelen şeyler farklı.

Ne zaman bir tercih yapsak, kolay ile istediğimiz ama emek isteyen işler arasında, eğer kolayı seçtiysek, bir süre sonra, pişmanlıkla başlayan bir huzursuzluk kaplıyor bizi, yani en azından beni. Kolay olan tercih, ilk anda iyi gelse de (bakınız televizyon karşısında uzanmış yatan halim), ardından öyle hissetmiyoruz. Çünkü bizi mutlu eden şeyler, rahat ettiren şeyler değil her zaman.

Mesela sabah kalkıp bisiklete binmek zahmetli iş (ki bu tanım özetin özeti, bir ara açarım o "zahmet" deyip bir çırpıda özetlediklerimi). Dolayısıyla sabah bir düşünüyor insan, ya da üşeniyor desek daha doğru... Uykuyu veya arabanın rahatını ya da üşenmemize sebep neyse işte onu bisiklete tercih ettiğimizde, günümüzün bir yerinde, hiç olmadı tam yatmadan önce, yaa niye binmedim ki bugün diyoruz. Hiçbir sebep istediğimizi yapmamış olmamıza bahane olmuyor o an, pişmanlık cız ediyor içimizde, tembel buluyoruz kendimizi, ya da halsiz bitkin hımbıl hatta zayıf istediklerimizi yapacak gücü bulamadığımızdan. Yani en azından ben böyle hissediyorum. Oysa, üşenmeyip kalktığım hiçbir sabah, bugün niye bisiklete bindim demedim (halbuki, hal böyle ki, ama işte gel gör ki...).

Unutmamak için naa buraya bir daha yazıyorum, mutlu eden şeyler bizleri, yapmayı kolay bulduklarımız değil çoğu zaman. İlle zoru seçelim sonucu çıkmasın, hiç öyle birşey demiyorum. Söylediğim şey gayet basit; ne zaman çok istediğimiz bir şeyi yapmaya üşenirsek, hatırlayalım ki, rahatlık mutlulukla aynı şey değil. Mutluluk rahatımızın az ötesinde, bazen bir bisikletin üzerindeki terli alında, bazen de uykulu gözlerle yazılan iki üç paragraf bir yazıda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder