25 Haziran 2013 Salı

Yazın Kışı Özlerim, Kışın Yazı Beklediğim Gibi

Sıcak bir gündü bugün. Yaz tam tekmil gelmiş artık.

Sokağa ilk adım attığında, sanki bir kamyonun arkasına denk gelmişsin de, kamyonun egzosundan yayılan sıcağa maruz kalmış zannediyorsun kendini, o kadar yoğun ve ağır bir sıcak. Ama sonra anlıyorsun ki kamyon falan yok ortada, sadece DC'nin yoğun yapış sıcağı... Üstelik, baharın güzelliği, sabahın erken saatlerinde bile kalmamış.

Akşam üzeri işten eve dönerken, bisiklette, sıcaktan kan ter içinde, yanaklarımdan ateş çıkar ve sırtımdan ter boşanırken, kışın aynı yolda nasıl soğuktan donduğumu, ayak parmaklarımın nasıl uyuşmuş, ellerim ve yüzümün nasıl sızladığını hatırladım. Ve belki biraz özlemiş dahi olabilirim o soğuğu. Gerçi kışın da, bu sıcak yaz günlerini, sevimli bir nostalji ile anıyordum. Kısacası, yok tatmin olmuyoruz, ya geçtiğimiz mevsimi ya gelecek günleri özlüyoruz, ya akşama ne yiyeceğimizi düşünüyor ya da dün yediklerimizden pişmanlık duyuyoruz; aklımız ya olanda ya da olacaklarda... Yok hep böyle değil tabii. Ama dikkat gerektiriyor. Hani bazen filmin dublajinin senkronu kayar, daha adamın sahnesi gelmeden sesi gelir; zamanından önce, karımı ben öldürdüm diye itiraf edişini duyarız; ekranda iki adam vardır hâlâ ama dublaj iki kadının arasında geçen bir konuşmaya ilerlemiştir bile... İşte bizdeki senkronu kaydırmamak için de dikkat ve gayret gerekiyor. Bazen doğanın hızına uymak şart, bazen de etrafımızı içimizin hızına getirmek. Akşam sefalarının açış hızıyla şehir trafiğinin akışı arasında bir yerde ritmimiz... Ben, trafiğin aceleciliğine karşı durdukça mutluyum. Siz?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder